Bu konuyu da diğer konular gibi anlayamadım. Ama bu sefer bahanem var çünkü o sabah İzmir’den Ankara’ya vardım ve acayip uykuluydum. Elimden geldiğince dinlemeye, anlamaya çalıştım.
Hocamız ilk bizi motive eden şeyleri bir kağıda yazmamızı söyledi. Benim aklıma ilk gelen yağmur sesi oldu. Hem de ağır bir sağanak yağıyorsa o zaman uğraştığım ders ya da herhangi bir konu benim için daha iyi oluyor. Maalesef tek yazabildiğim bu oldu. Sınıftakilerde genellikle müzik ve sessiz ortamdan bahsettiler.
Daha sonra bize şimşeğin oluşumu hakkında ağır bir bilimsel dilde sunu olarak gösterildi. Bizden ise bu yazıdan ne anladığımızı kağıda yazmamız istendi. Ben sayılardan rahatsız oldum ve bu yüzden çok basit dilde sadece aşağıdan artı yük, yukarıdan negatif yükün birleşimi diye tarif ettim. Fakat bunu yazarken bişey farkettim. Hocam, yazıya direk ön yargılı bakıp kendimi sayılardan korkuttuğum için böyle bir şeyi yazmayı kendime zorunlu tuttuğumu anlattı. Kesinlikle haklıydı da. Kendimizi anlamaya zorlamıyoruz çünkü bazen anlamak istemiyoruz bence. Ben şimşeğin nasıl oluştuğunu önemsemediğim için oldu. Yani konunun etkisi bizi o derece etkiler sanırım. Şimşekte anlatılmak istenen buydu.
Etkileşim için gereken temel faktörler tahtaya yazılmaya başlandığında korktuğum başıma geldi. Uykusuzluğum bir anda başıma vurdu desem abartmış olmam. Anlatılan nesneler – ögeler arasındaki etkileşimi anlayamadım. Dikkatim dağıldı ve gözlerimi kapatmak zorunda kaldım. Üzgünüm…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder